12 Ağustos 2010 Perşembe

Her kedinin ruhunda bir Anakin Skywalker, bir Sezercik, bir Kraliçe Elizabeth ,bir de Sıdıka vardır


Yukarıdaki mahlukat benim kedim olur. 5. kedim bu sanırım. 22 eylülde bir yaşını doldurcak *ilk defa bir kedi bir yılını tamamlayabildi bizim evde* İlk kedimin ölümünde benim payım olabilir yalnız. Oyuncak piknik sepetleri olurdu ya hani. Abimle kediyi onun içine koyar onları kapatır üstünede yastıklar filan koyardık kedinin. Van kedisiydi bide o. Garibim gençlik hastalığından öldü ama onca senedir vicdan azabı duyuyorm o kedi için. Çok küçüktüm o zamanlar. Kedi nereye gitti dediğimde annesi gelip aldı demişlerdi. Bende inanmıştım *ehehe* Zaten bu kedi konusunda hep böyle saftirik oluyorum ben bi şekilde kandırıldım bunca yıldır. İkinci kedimi saksılara tuvaletini yapıyo diye hastanenin çöpüne bırakmıştı. Hayır o nasıl bi mantıksa cami avlusuna bebek bırakır gibi. Hoş saksıya işeyen kediden hayır gelmezdi oda var. Üçüncü kedimde siyamdı yavrum pek güzeldi bi o eceliyle öldü. Yalnız oda çok enteresan bi durum. Kaç kişinin kedisi bağırsak kanserinden ölebilir ya? Veterinere bir çuval *bildiğin çuval yalnız* tıbbi malzeme vermiştik ameliyatı için. *Annem hemşire olduğundan* Adamda ankaraya göndericem orda ameliyat olucak demişti. Bi daha kediden haber alamadık. Babamın bi lafı hiç aklımdan çıkmaz. Kendiside kanser olduğundan kedinin kanser olduğunu duyduğunda 'mal sahibine çekmezse mındar olur zaten' demişti:D O kediyide öyle kaybettim velasıl.

4. Kedimi bildiğin yanlış bi arama sayesinde edindim. Kadının biri aradı beni. Ortaokuldayım o zamanlar. Yanlış aradınz herhalde kimi aradınız fln derken kedisini verceği birini arıyomuş. Ben atladım tabi hemen. Oda bi 7 ay fln kaldı bizde. Bigün yemek yiyoruz annemde balkona kapatmış kediyi ne mantıksa. Sofraya gelmesin diye. Ben hep erken kalkarım yemekten hızlı yediğim için. Odama geçerken dedim ki bak kediyi balkonda bırakma sakın. Sanki ben öyle dememişim. Aradan bi saat geçti kedi yok meydanda. Anneme dedim nerde kedi. Bilmem balkonun kapısını açmıştım dedi. Ara tara yok kedi. Annem apartmana flnmı çıktı kaşla göz arasında acaba diye alt katlara fln bakmaya gitti. Benimde beynimde bi ampul yandı o an aklımda. Şöyle ki; benim o kedim samıttı biraz. Bi balerin bi ip cambazı bi sirk merakımı vardır nedir balkona her çıkışında demirlere çıkar orda yürürdü. Direk balkona koştum tabi ben bu aklıma gelince. 8. katta oturuyoduk o zamanlar. Kafayı bi uzattım aşşada bnm kedi. Bizim alt komşuda balkona çıkmış 'düştü o düştü' diyo. Sanki cam silen temizlikçi bezini düşürmüş gibi bir edayla. Bir koştum aşşağı. Annemde inmiş o sıra almış kucağına kediyi. Bir kapmışım o kediyi elinden. Etrafta bi kaç insan birikmiş. Nasıl bağırıyorum kadına katiiiiiil! diye:D:D:D Şimdi düşününce acıyorum annemede cidden. Görende kardeşimi fln katletti sanıcak. Ama benim aklımda hep şu soru işareti kaldı. Acaba düşerken gören biri olmuşmudur. Düşünsene böyle marketten çıkmışsın eve gidiyosun. Bi kedi düşüyo aşşağı filan. Neyse arka bacağını kırmış sadece iyileşti kısa sürede.

Şuanki kedimin adı Geyşa. Biliptemi koymuşum adını nedir. O kadar kedi besledim, onca kedi sevdim, böylesini hiç görmedim arkadaş. Küçükken sakin uslu bişeydi bu. Büyüyünce bi haller oldu hayvana. O kadar asi o kadar şımarıkki anlatamam. Önceden koynumda uyuyan kedi şimdi kucağa alınca kıyameti koparıyo. İlla kendi keyfi yetince gelecek hanfendi. Hayır ne zaman gelceğide belli olmuyo ki. Salonda televizyon izliyorum. Tam tuvalete yada mutfağa gidecek oluyorum. Pıtpıtpıt geliyo kucağıma patileriyle karnıma bastıyoru yerini ayarlıyo. Küüüt vuruyo kafayı uyuyo. Bir saat kırkbeş dk kadar bekliyorum ben sonra hanımefendi uyanacak diye. Uyucağımıza yakında yastıklarımıza kurulup uyuyo. Kaldıramıyoruzda. Kaldırıp koyuyorum kafayı yastığa. Kafamın yanına yatıp uyuyo bu seferde. Sabaha kadar öyle uyuyoruz resmen.

Bir huyu var onu da hala çözebilmiş değilim. Koridorun ortasında böle oturuyo paşalar gibi. ama bildiğin paşa gibi. Koridora çıkıyorum. 'bu koridor benim birader bi sorun mu var?' dercesine bi bakış atıyo. Azıcık seviyim diyorum. Sinir krizi geçiyor. Böyle kulakları dikiyo göz bebekleri siyah siyah oluyo resimdeki gibi dişlerini çıkartıyo garip garip miyavlıyo bide. Sanki az sonra Anakin skywalkerdan Darth vader a dönüşcek gibi. Bir atlıyo üzerime. Mümkün değil geçemiyorum ordan. Koşıyım diyorum ayak bileğime sarılıyo sürüklüyorum resmen hayvanı. Hayır üstüne basıcam diye kaçamıyorumda.

Bide Sezercik tripleri var bunun. Tabak çanak kırma hastasıdır kendisi. Bakmadığınız anda eşyaları itelemeye bayılır. Deli gücümü vardır nedir kaç kere yemek tabağı kırdı. Böyle arkam dönükken patisiyle çaktırmadan iteliyo tabakları ya. Bir bağırıyorum bütün apartman inliyo yeminle. Suçunuda biliyo şerefsiz. Kırdıktan sonraki 2 saat sanırsınız bir sezercik sanırsınız bir küçük emrah. Sanki çaktırmadan tabağı iteleyen o değildi de bendim. Niye kızıyosun bana yeaa dercesine ağlamaklı bi ifade. Hayır kıyamıyorumda kızmaya. Seviyorum. Beş dk sonra yine aynı şeyi yapıyo pislik. Bider ders çalışırken defterimin üstüne yatıp uyuma gibi bi huyu var. Ne zaman elimde defter kitap görse ya üstüne yatıyo yada kitapla arama girip orda uyuyo.

Eve biri geldimi hele yandık. Kapı zili çaldığı anda nerede ne koşulda olursa olsun kapıya koşuyo. Hayır benim anlamadığım koşsa açabilecek sanki kapıyı. Bigün bunu yapıcağından ciddi anlamda korkuyorum yalnız misafir filan karşılıcak yakında. Ne zaman bulaşıkları sudan geçirip makineye koymak için lavabo başına geçsem benden önce gider lavabonun başına. Sanki yeni gelin evde. Çekil anneciğim ben yapayım filan dicek gibi bi hali var. Bak ben bunları yazarken sezercik tribine girdi. Annemin kucağına atladı. Daha doğrusu atlayamadı sanırım ki tutunayım derken tırnaklarını dizine geçirdi. Annemin çığlığından öyle anladım yani ben. Pıt pıt geldi yanıma. Yüz vermedim. Yatağın ortasına yattı kafayı dikti acıklı bi uyuklama vaziyetinde şuan. Bi kedi bu yatış * daha doğrusu oturuş* şekliyle nasıl uyur anlamıyorum ki. Gideyim seveyim azıcık şunu bari. Acıdım yine sıpaya.

26 Haziran 2010 Cumartesi

Bihter Ziyagil Öldi mu?Issız Ednen Kaldi mu?




Şimdi ne yalan söyleyeyim toplasan 5 bölüm bile izlememişimdir Aşk-ı Memnudan. Son bölümü izleyeyim bari ayıp olmasın dedim. İzlemez olaydım arkadaş kendimden utandım ya. Bildiğin utanıyorum şuan o kitlenin içinde olmaktan. İki gün öncesine kadar Aşk-ı Memnu izleyen yoktu. Final bi yayınlandı 3 dk sonra facebookta fırtınalar kopuyor. Yazılar resimler vidyolar paylaşılıyor. Herkesin içinde bir bihter sevgisi, herkesin içinde bir nihal sevgisi. Sırtımdan bıçaklanmış gibi hissediyorum ya ummadığım insanlar Aşk-ı Memnu Veda bilmemnesi diye yazılar paylaşıyor. Sinsi bir virüsmüşçesine yayılmış gençliğin içine sızmış haberimiz yok! Ağlayarak izleyenler filan olmuş duydum Firdevs gibi inme iniyordu banada. Lan!? Nasıl ağlarsın o dizide, neye ağlarsın anlamadım ki. Vallahi farklı olmak için söylemiyorum hiç duygusal gelmedi bana. Bi Nihale üzüldüm o kadar. Herkesin eli birbirinin cebinde ama giren çıkan hep Nihale yani nedir kıza bu kadar yüklenilmez ki arkadaş.

Yarım yamalak izledim son bölümüde öyle detaylı bir yorum yapamıcam o yüzden. İlk bi mezar sahnesi vardı nihal halası bülent mezarlığa gidiyorlardı. Bir düğün havası aldı başını gidiyor maşallah. Düğün b.kuna çarpılcaklar haberleri yok lan. Hele Bülentin Behlülün partisine gitceğini öğrendiğindeki sevinci. Anası kadar benim kemiklerim sızladı yeminle. Zaten koca dizide kaç kere ziyarete geldi kimbilir. Geldiğinde 'oo akşam Behlülle disco disco' diye seviniyor garibim. Zaten o Bülenti çözebilmiş değilim. 80 bölümdür baaam geldi baaam geldi *baba demeye çalışıyor* demekten başka birşey yapmadı. Son bölümde noldu peki.Küçük bir Nostradamus kesilip 'Yüzük asık hayırdır' 'Bihter aradı niye?' 'Şşş goç nereye' tarzında sorular sorup durdu.

Bihterle Behlülün çamların altında buluştuğu sahne vardı. Madamın sinsi sinsi izlediği. Orası ayrı bir vaka zaten. O madam nedir öyle ya? Charlienin Meleklerine taş çıkartır yemin ediyorum pıtpıt peşlerinde. Ölüm döşeğindeki adama bile bıdı bıdı anlatıyor. Tamam Beşir kendisi merak ediyorda adam ölecek da birahat bırak! Neyse işte o sahneden sonra Bihterin ağladığı bir sahne vardı ki. Allahım Allahım. Sen kimseyi güzel insanın ağlarkenki halini izleme mecburiyetinde bırakma. Biran acıyacak gibi baktım ekrana. Böyle suratı bir yavru köpek ifadesi aldı. Sonra noldu? Godzilla çıktı hatunun içinden resmen ya. Nasıl bir ağlamadır o arkadaş? Kanım çekildi resmen izlerken tüylerim diken diken oldu bi tırstım anlatamam. Hele tam şey dediği kısmı varya. 'Ve ben en sahici gülümsememle onları alkışlayacağım' o sahneyi hatırlamayanınız varsa mutlaka tekrar izleyin derim. O nasıl bir böğürüş. O nasıl bir kendinden geçiş aman yarebbi.

Adn'e'n beyin bihtere boşanmak istediğini söyledikten sonra kendini sokağa atışıda çok garip geldi bana valla. Böyle höydörö diye çıktı yürüyor adam kaldırımdan kaldırımdan. Ulan senin evdeki bahçe Eskişehirdeki orman fidanlığında yok be. Git otur bahçeye bişi yap. Hiç olmadı al arabanı git boğazın kenarında doğru dürüst bir yere çek sessiz sedasız kafanı dinle. Zengin insan tribimidir nedir attı adam lömbür lümbür kendini sokağa. Bizde izliyoruz ayyy efkarlandı diye. Lan sende o kadar para olsa o saatte canın sıkkın olsa öylemi yaparsın?

Beni en derinden etkileyen şüphesiz Nihalin kınası oldu. Her kız gibi düzinelerce kına gecesi gördüm. Kına gecelerinden nefret ederim ben kınayada alerjim var allahtan yırtıcam ilerde evlenirsem kına gecesi olayından *cool bi ifade var burda hava atıyor size* Neyse işte hep korkunç gelmiştir bana kına geceleri. Böyle bir geline garip şeyler giydirmeler. Oraya buraya yeşil şeyler sürmeler. Yok 'annesiiiiniiiğğğğn bir taneeesiiiiiğni hoooor görmesiiiiiğnler' şarkıları. Hele bu şarkı en fenası. Gelin ağlayana kadar söylüyorlar ya birde. Benim kınam olsa o HOOOOOR kısmında geberirim korkudan ağlamaya başlarım zaten. Bide ayak yapıyorlar işte mıymıy söyler gibi yapıp şarkıyı. Neyse işte hep korkarım ben kına gecelerinden çünkü korkunçtur cidden. Ama bu kadar korkuncunu ilk kez gördüm. O behlül maskeleri nedir arkadaş? Gözleri delik delik. Hayır bide takan herkes dişi. Behlül ü mitiş bir fizikle görmeye alışkın olan insanlar için şok bir durum. Kafa taş gibi adam. Boyundan aşşağısı balık etli türk kadını. Allahım allahım. Yeminle bana öyle birşey yapsalar evlenceğim varsa evlenmem ha.

'Velasıl' bitti koca bir dizide. Yalnız çok enteresan bir durum var *facete paylaşıldığını görmeden önce aklıma gelmişti bu durum. Alpertunga destanı varya. Nasıl güzel uyuyor Aşk-ı Memnuya arkadaş. Bakınız;

Bihter Ziyagil öldi mu?
Issız Ednen kaldi mu?
Hilmi öçin aldi mu?
Emdi Firdevs yamulur.

20 Haziran 2010 Pazar

Ben Bu Yaz Bronzlaşmak İstemiyor'd'um!!


Tatilden geldim 3 gün önce. Yazıcam yazıcam dedim ama sinirlerim bozuldu sınav filan derken üşendim valla ne yalan söliyim. Zaten illallah gelmişti insanların sınavdan önce tatilemi gidilir hööö tepkisinden. Bide dedim bloga yazarsam bi ton tribe girerler. Sınav bitsin dedim. Geçti gitti. Neyse o konuya sonra değinicem zaten. Umurla bayadır tatil planı yapıyorduk sonunda tarih ayarlandı rezervasyon yapıldı vs. Bana çok uzak geliyodu niyeyse tatile gidiceğimiz gün. Bir baktım eneee elimde bavulum yola çıkıyoruz. Bizim arabamız olmadığı için otobüsle giderdik hep.Bu sefer Umurların arabayla gitmek nasıl keyifli geldi anlatamam. Arabası olupta turla giden insanlara sesleniyorum. Manyakmısınız lan siz? Götü yayıp gitmek varken nedir otobüs merakınız. Velasıl biz baya güle oynaya gittik.

Otele geldik. Bende böyle her sene otele 'sadece ilk girişte' olduğu gibi bi kuşku. Acaba iyimi kötümü. Personeli nasıl filan. Her geçeni kontrol ediyorum abazamı abazaysa uğraşılmaz bunlarla. Şimdi işin yoksa Ruslara laf atışlarını izle vs modunda. Ama benim bu olayım en fazla 2 saat sürüyor. Odaya çıkıp giyindikten sonra hemen geçiyor ne hikmetse.

Bi başka huyumda ilk gün uyumamak. Hani bazı tipler vardır ya. Ay çok yorulduk yea yol yorgunuyuz hadi bi uyuyalım akşamüzeri gireriz havuza diyenler. Lan!? Hasta mısın. Sen geceliğine 70-80 milyon ver oranın. 4-5 saatini uyuyarak geçir. Zaten insanlar niyeyse otele girince bir tribe giriyor anlamış değilim. Ben parasıyla değilmi lan içerim sıçarım modnda oluyorm. Kimiside bik bik tribe giriyo. Ay yoruldum ay sıkıldım vidi vidi. En nefret ettiğim şey ha. Akşam çok geç yatmamayı anlarım ama ögle uykusu bana göre değil azizim.

Ben hadi hadi hadi diye diye indirdim umuru aşşağı. Bu arada kendisi triplerde blogumu takip etmiyor ondan bahsetmiyorum hiç diye:D *Seni yerim sıpaaaa* Bak şimdi bunu yazdım ya tepkisini biliyorum 'Peh bu kadarmı yazdın la bi cümlecik' dicek:D Ama ayrıca bahsedicem ben senden tamam kızma. Sevgiliyle tatile gitmekte ne müthiş bişeydir arkadaş. Ailesi sağolsun benide götürdüler. Zaten uzun süreli *3 yıl* bi ilişki olduğundan aileyle muhabbet kurma olayında çığır açtık biz. Bi gün o bizde bigün ben onlarda bi gecede kendi evimizde kalıyoruz. Bu sürekli tekrarlıyor gibi bişi.

Neyse işte indik. Nasıl eğlendim ama 5 gün anlatamam. Cidden sevgiliyle tatil bambaşka oluyormuş ya. Esas konuya gelirsek. Ben doğuştan esmer *maalesef* bi insan olduğumdan yanmaya acayip müsaitim *allah kahretsin ki* Yazın Eskişehirde çok dolanırsam bile anında yanabiliyorum yani.Birşey değil ben beyaz ten manyağı bi insanım. Kendi ten rengimden tonlarca acık pudra kullanıyorum. *Bazen abartıp zombimsi olabiliyorum ama olsun ehehe* Tatilden önce anneme krem aldırmıştım. Bak yüzüm yanmasın tamam mı ona göre bişey al şu koruyucu diye geçipte iyice dilenci gibi karartanlardan alma diye tembih ettim. Almıştı oda yavrum. Onu filan kullandım ama yok anam.

Bide ben hiç sevmem öyle yatıp güneşleneyim emen yoruldum dinleneyim hem yanarımda filan triplerini. 5 yaşında çocuk gibi çıkmam havuzdan sabah kahvaltısından akşam yemeğine kadar sudayımdır yani. Bi öğle yemeğinde çıkarım o kadar işte.Yine öyle oldu tabiki. Kendimle birlikte yanımda Umuruda sürükledim güneşin altına. O kadar krem sürdük ya hani. Yok anam bi b.ka yaramadı afedersin. Ben yine dilenci şeyi gibi yandım. Bide sudan çıkmadığım için omuzlar daha kavruk kalıyor benim. O şezlong altında saatlerce yatıp zenci olan Ruslar varya. İşte benim o kıvama gelmem için 3 gün filan yetiyor. Allahtan soyulma yada yara olma derdim yok damalı eşek gibi oluyosun yoksa. *Gerçi en son böle dediğimde cılk yara oldu omuzlarım* Böle krem sürüne sürüne emen yanmıyım diye diye yüzdüm ben.

Peki sonuç noldu. 3. gün aynanın karşısına bi geçtim. Ben yine almış başını gitmişim. Şu yapay turunculuktan da değil bildiğin gri siyah oluyorum ya. Sonra bi anda bi ışık yandı kafamda. dınınınııııııı! oldum ben. Ayın 29unda balo var. Elbisemin üstü askısız büstiyer. VE benim üçgen bikini izleri kabak gibi meydanda. Nabsam netsem dedim. Sonra siyah büstiyer bulduk işte dar. bikinin üstüne onu giydim. Alttan kıvırdım filan derken askısız bikini üstü gibi bişi oldu bu. 4. gün izler geçsin diye öyle dolanayım dedim. Peki noldu 4. gün? Hava kapalıydı anasını satıyım hep beni bulur zaten. Bir rüzgar. Ama nasıl memleketse Alanya arkadaş hala cehennem sıcağı. O havasından da nefret ediyorum oranın. Gökyüzü gri, rüzgarlı. Sıcak esiyo lan diyip havuza girsen götün donuyor. Girmesen bunalıyosun sıkılıyosun. Ertesi günü havuza inince dedim ki aha işte şimdi bittiniz olum yakacam sizi *bikini izimle konuşuyorum tabii* Yüz babam yüz. saat 3-4 gibi bakıyım bi gelişme varmı dedim. Yok anam hala kabak gibi meydanda benim izler

Nasıl asabım bozuk ama. Sonra dedim ölmüşle s..... çare yok yat Damla. Şezlonga uzandım. Yüzümü yakmıcam ya hesapta. Taktım gözlükleri. Dedim şimdi bide gözlük izi çıkmasın. Baktım etrafta götünü dönmüş yatan hatunlara yüzlerine tişört filan örtmüşler. Çaldım taktiği örttüm yüzümü. Ulan varya tebrik ediyorum ben o hatunları. Vallahi helal olsun size ha. Ölüyodum lan nefessizlikten. Zaten hava bilmem kaç derece bide kapatıyorsun yüzünü. Nefes almak mümkün değil. Burnumu çıkartayım azıcık ucundan diyorum. Koca burunlu olduğumdan bi açtımmı yine güneş vuruyor yüzüme. Neyse öyle böyle derken yattım ben bi 15 dk. Zaten sadece 15 dk dayanabildim sonra sıkıldım. Bikini izleri kapandı ama zaten gavrulmuş olan tenim patlıcana döndü omuzlarım gri oldu resmen kavrulmaktan.

Bana güzel gelmiyor ya niyeyse yanmış insan. Acayip yapay bence. Millet balo için solaryumamı girsem ay bronzlaştırıcı kremmi alsam diye düşünüyor, bana imrenerek bakıyor. Ben tam tersi elimdeki pudranın bi açık tonunu nasıl uydururum yüzüme diye düşünüyorum. Göz altları koyu koyu oldu yine benim. Feci yanık bir vücut. Birşey değil bide bu ten renginin fan clubı var ben onu anlamıyorum cidden. Nesine özeniyorsun lan bu ten renginin? Dilenci şeyine dönmüşüm zaten yas tutuyorum evde. Hatun dönüp bakıyor hıııım iyi yanmış bu gibisinden.

Bi başka problemde benim için tatilde saçlarım. Ben yaklaşık 3 yıldır mecburiyetten aynı saç modelini kullanıyorum. Bariz aynı yani en ufak bi değişiklik yok. Çünkü saçlarım uzamıyor. Böyle diyince hiç inandırıcı gelmiyor biliyorum ama valla billa uzamıyor yani. Neymiş efendim çok düzleştiriyormuşum ondan uzamıyormuş. Ya bırak! Millet benden fazla çatır çatır düzleştiriyor hatunun saçlar göt çatalında. Ben hala aynı boyutlardayım. Strese giriyorum her tatil öncesi saçlarıma nabıcam diye. Çünkü o lanet klor denilen madde varya. Ağzına sıçıyor saçlarımın benim. uçlar iyice çatallaşıyor birşey oluyor. Hayır noluyor anlamıyorum yani bi havalanıyor bir havalanıyor anlatamam. Duş aldıktan sonra kurutuyorum. Kıvırcık gibi oluyor biraz ama öyle kullanılcak cinsten değil bildiğin tülerik yani taranmamış süs köpeği gibi oluyorum. Düzleştiriyim diyorum. Düzleştiriyorum. Daha odadan çıkmadan yeniden bozuluyolar. Bide o kuruttuktan sonraki kıvırcıklıkta gidiyor. Ve karşınızda Kaptan Mağara Adamı. Yeminle aynı öyle geziyorum otelde ya. Mümkün değil kontrol edemiyorum saçları. Dumanlar çıkana kadar düzleştiriyorum. Yok anam en fazla bir saat dayanıyor Alanyanın lanet nemi yüzünden. Sırf bu yüzden senelerdir kuşadasına götürüyorum annemi zorla tatile.

Benim fiziksel takıntılarım dışında gayet müthişti tatil. Umura acıyorum ben esas yavrum kıyamam. Bi gün denize götürme hatasında bulundularda beni. Bende deniz fobisi var acayip şekilde. Denizde değilde içindeki o ne üdüğü belirsiz canlılara bi antipatim var. Böle daha su bi karışken bile göbek üstü atıyorum kendimi. Ayağımın yere değmeyeceği yere kadar yüzerek gidiyorum. Hadi yerdeki kestanedir vsdir onlardan kaçabiliyorumda. Denizanaları öldürüyor beni. Daha ömrümde deniz anası görmedim. Görürsem korkuma ya boğulurum ya bayılırım zaten. Her sene eziyet ederim beni denize sokmaya çalışan insana. Ay siyah bişi geçti. Ay şurda birşey var. Ay ayağıma birşey battı. Bu senede talihli Umur oldu.

Hemen girmeyelim dedik şezlongda uzanıyoruz. Sıkıldım ama ben suya girmek istiyorum. Bi yandanda denizanaları geliyor aklımavıcık vıcık. Umurda deniz analarıyla yaptıklarını anlatıyor küçükken. Şişeye doldururmuş bilmem ne. Hesapta beni rahatlatcak hani bak zararsızlar filan gibisinden. Ama o anlattıkça bir yusuf yusuf hali oluştu bende. Kalk girelim diyor. Yaaa ya deniz anası varsa diyip duruyorum. Ya deniz anasının Akdenizde ne işi var Egede oluyo onlar akçay vs dedi. Artık beni rahatlatmak içinmi dediii yoksa gerçekmi dedi bilmiyorum. Çünkü denizanalarının sosyal yaşamı hakkında bi fiikrim yok. Ama ben her ihtimale karşı sordum yinede. Ya akdenizede gelmişlerse ya göç zamanıysa filan dedim. Umur bir koptu. Yani tamam bende farkındayım saçma olduğunu ama yinede korku işte. 'Egeden çıktık yolaa bir acayip konvoylaa gide gide gün bitti akşamüstü eftelya' şarkısını söylüyor umurda ben yusuflarken. Sonra tepesi attı 'Ya illa muhabbet etmek zorundamısın denizanasıyla merhaba der geçersin işte' dedi. Anan yaşı baban yaşı derken girdik mecbur.

Velasıl öyle böyle derken geldi geçti tatil. Hayatımdaki en güzel tatildi belki. Kafamda hala Dul Deniz Anaları milli marşı çalıyor.

'Egeden çıktık yolaaaa bir acayip konvoylaa dırı rırı rım.'

İmza, Kaptan Mağara Adamı.

11 Haziran 2010 Cuma

Kıroyum Ama Para Bende Durumu Gibi Birşey Bu


Geçen arkadaş bi film izlemiş kitabıda varmış onu anlattı bana. 'Sybil' miş kitabın adı. 17 kişilikli bi hatunu anlatıyor. Böyle kafa kafaya verdik araştırdık bunu. Normalde Stephan King, Dan Brown tadında kitaplar okusamda böyle arada sırada çok beğendiysem bünyeyi şaşırtcak kitaplarda okuduğum oluyor. Niyeyse bana bi hal geldi o an böyle nasıl merak ettim kitabı. Filmini bulayım dedim bulamadımda nette. Tatile gitmeden önce almalıyım ben bu kitabı dedim.

İşte şu alışveriş mevzuunu anlattığım gün dışarda sakinlerken anneme dedim ki para ver kitap alıcam ben. Kadıncağızda sinirimden korkmuş olcakki verdi parayı indim D&R a. Önce bi bakınayım dedim belki daha çok dikkatimi çeken bişey olur. Sonra emeeen dedim Sybil i alayım. Aramayayım boşuna diye görevlinin yanına gittim sormaya. 'Saybil diye bi kitap arıyorum ben ama' dedim. Demez olaydım. Bakalım dedi bilgisayarın başına geçti. Saybil yazdı. Yok dedim öyle okunuyo ama şöyle yazılıyo. Gayet mütevazi kodladım ben orda. Adam haaa 'Sibıl' mı dedi. Bıraktı yazmayı döndü bana bakıyor. Bende kıvırdım yani o durumda olan herkesin yapcağı gibi

'Ehehe öylede okunuyor olabilir tabi' dedim. Hani güler geçer diyodum. Başkası olsa öyle yapar dimi yani. Adam baktı baktı. Bi beş dakika bakıştık biz orda. Sonra bir koptu. Ama bildiğin koptu yani. Gülümsemek filan değil. Ulan güler geçersin herif benle iki saat taşşak geçti resmen. Nasıl kıllandım. Kitabımı aldım pıtpıt kaçtım ordan.

Akşamına msnde bikaç arkadaşa sordum dedim 'Sybil' kelimesini telaffuz edin bana * Nasıl zoruma gittiyse herifin yaptığı* seybil, sebıl yada benim dediğim gibi saybil gibi telaffuzlar çıktı ortaya. Neymiş efendim Sibılmış. Ulan Saybil desem nolucak terbiyesiz.
Bu olay özellikle Türkiyede bikaç belli başlı şeyde var. Bu Twilightın filmi filan çıkcak denmeden önce bi arkadaşım çok övmüştü. İstanbula gittiğimde onu aramıştım baya bi eski kitapçılarda filan. Yanımızda da ilk defa görüştüğüm netten bi arkadaşım var. 'Tivilayt' arıyorum ben deyince bacak kadar kız götüyle gülmüştü bana. Neymiş efendim Tivaaaylaaaytmış o. Lan sokucam tivilitine tivaylaytına. Ne fark eder ya. Tamam önem veriyo olabilirsin telaffuza güzel bişi bu eyv da. Ben böyle ingilizcesi çok iyi bi insan olsam düzeltmem yeminle insanları zırt pırt. Önce kendi Türkçe telaffuzlarını düzeltsinlerde sonra İngilizceye geçsinler.

Bide Tiger denen spor ayakkabıda oluyo bu. Tigır mı Taygırmı tartışması. Taygır diyenler çok iddialı çok artist yalnız. E sen ve halkın yüzde ellisi taygır diyo tamam da kalanı tigır diyo kardeşim ne fark eder. Bildiğin kılım bu duruma. Bide bu ayakkabıların satıldığı yerde çalışan görevliler çok yapıyor bunu *Kitapçıdaki dingonun bi benzeri bunlar* Ben tigır bakıyorum diyince. Taygırmı? diye düzeltiyorlar ya. Pek çok kişinin başına gelmiş bu. Öyle birşeye karşı hazırladım ben kendimi. Gidicem Tigır arıyorum ben dicem. Taygır demek istediniz herhalde filan derse. Yok arkadaşım 'onitsuka' dicem. Eni konu ezberledim Tigerın bu ismini. Yani nasıl bir psikolojiye girdiysem hazırladım kendimi bu konuya. Hayır bide asgari ücretle girmişsin oraya çalışıyosun nedir beni ezme çabası allahın gerizekalısı? 180 milyon benden çıkıyor orda sanane tigermı taygırmı.

İşte buda 'kıroyum emmme para bende' gibi bir durum oluyor. Velasıl düzeltmeyin insanları arkadaşım. Türkçe kelimeleri yanlış kullanıyorlarsa eyv da İngilizce konusunda zıtlaşmayın. Zıtlaşırsanızda bana denk gelmeyin. Yazarken bile bi gıcıklık geldi bak.

10 Haziran 2010 Perşembe

Alışverişsiz Alışveriş




Ya ben bu alışveriş olayına felaket şekilde kılım varya. Dolabına bakıpta, 'Giycek hiçbirşeyim yok ya böhüü' diyen kızlardanım itiraf ediyorum. Bigün önceden filan hazırlarım giyceklerimi bu durumu yaşayıp geç kalmamak için. Ama ertesi günü hep bu hiç olmadı yea diye geri çıkartırım. Alışveriş benim için biraz kutsal bi kavram. Henüz annesine bağlı yaşayan geliri olmayan bi insan olduğumdan gezinirken beğendiğim birşeyi aa alayım hadi ben bunu çok güzelmiş diye alamam.

Eskişehirde yaşadığımdan dolayı genelde böyle giyim açısından bakındığım bi tek yer var oda Espark. Ne zaman arkadaşlarımla veya yalnız çıksam müthiş şeyler buluyorum ben mağazalardan. Böyle ağzımın suyu akıyor resmen ya. Alamıcak olmama rağmen deniyorum filan. Allam bu benim olsun nolur filan diyorum. Beğendiğim şeyi evdeki hangi üste veya alta uyduracağımın hayalleriyle uçuyorum resmen o an. Böyle yavru kedi görmüş gibi bakıyorum kıyafetlere. Hatta çok çok beğendiysem kendi bedenime göre olan kıyafeti en arkalara veya iğrenç birkaç kıyafetin arkasına saklama gibi bi huyumda var evet ehehe. Eve gider ikna ederim belki annemi hemen alırım. Şimdi burdan 10dkda eve gitsem. 15 dk da anneme yalvarsam. 10 dkdada geri dönüp alsam. Hmmm o arada alan olurmuki gibi düşüncelere girebiliyorum.

Küçükkende böyleydim ben zaten. Ne alakaysa ilokulda arkadaşlarımızla tek eğlencemiz o mevkiideki Migrosa girip avare avare gezmekti. Hayır yani bi mağaza filan olsa neyse. Migrosun neresini geziyomuşuz anlamıyorum ki. Bişeyde almazdık ama düzenli olarak giderdik. İyi katlanmış bize migros halkı valla. Orda da saçma sapan şeyler beğenirdim. *Migrostan ne beğenebilirsinki zaten* 3 şey fixti benim için. Kokulu renkli mumlar bir. Böyle dogum günü yılbaşı kartları olurdu acayip süslü onlar 2. Bide renkli peçeteler olurdu selpak denen lanet markanın. Allahım o renkli, desenli peçeteler kadar özendiğim bi başka şey yoktur herhalde o küçük yaşımda ya. Annemle ne zaman erzak alışverişine çıksak yalvarırdım. Nolur bak bunlardan alalım diye. Oda haklı olarak çok pahalı onlar ne gerek var evde 2 kişiyiz altı üstü derdi. Bende o andan sonra bütün alışveriş boyunca küçük bir Nostradamus olurdum. 'Ya yemeğe misafir gelirse' 'Ya markete gidip peçete alacak vaktin olmazsa' 'Bizim markette bunlardan da yok bak' 'Rezil olcaksın millete' gibi haşince yorumlar yapardım.Tabi annem almazdı bende o peçeteleri arka taraflara sakladığımla kalırdım.

Dünde işte tatile gideceğim için bişeyler alalım üstüme başıma dedik. Çıktık Esparka. Ulan bir parça birşey olmazmı ya. Pantolon şort tarzı bikaç parça birşeyim olduğu için üst bakalım dedik. Yok anam yok. Bir parça güzel bir üst yok. Ne Zara kaldı gezmediğim ne Stradivarius nede Bershka. Annemde bulamıyor güzel bişi bende. Kadıncağız paraya kıyıcam artık nolur beğen birşey diyo ama yok yani nabayım. Şaka gibi bide üst beğenmiyorum ama bi sürü pantolon şort etek filan beğendim. Onlarıda ben almıyorum var nasılsa diye. Bir sinir geldi bana varya. Demediğimi bırakmadım. Bershkanın anasından girdim Stradivarius un babasından çıktım.

Bu her kadında var zaten tahminimce. Birşey bulamayınca böyle bir sinir geliyor. Beğenirsin para olmaz, para olur alacak birşey olmaz. Hiç değişmez bu valla bak. Velasıl ben böyle iyice sara nöbeti geçircek kıvama gelince annem gel çıkalım bi hava al kendine gelirsin dedi. Hiçbişey almadan da dönmüş oldum. Zaten Antalya mevkiindede hava bok gibiymiş. Yapacak birşey yok kısaca.

5 Haziran 2010 Cumartesi

Dost var Tost var

Şimdi bu ikisinin ayrımını iyi yapmak gerekmiş arkadaş. Geçte olsa algıladım yani ben bunu. Epey geç oldu ama olsun:D Kendimi saklama gereksinimi duymayan bi insan olduğumdan açık açık anlatabiliyorum yani nasıl biri olduğumu. Ben varya ben. Salağın safın önde gideniyim. Aman insanları kırmıyım. Aman yanlışmı anladılar. Aman küstülermi diye peşlerinde dolanmaya bişeyleri açıklamaya bayılırım. Hepte arada kalırım. İnsanlar benim iyi niyetli olduğumu bildiğinden tatlıya bağlanır olaylar. Üstüne bide hep derler ki 'Sende hep arada kalıyosun ya valla çok kötü bi durum'

Damla hep iyidir *ben oluyorum o* Damla hep güzeldir. Damla hep konuşulasıdır. Damla hep kız ayarlayan iletişimi kurandır. Damla hep 'yeni flört' olaylarını dinleyendir. Damla hep kalp kırıklıklarını dinleyip teselli edendir. Hep Damlaya gelinir ağlanır. Hep iyi niyetlidir.

Ama şimdi nasıl Damla? Çok kötü çoook. Eşeğin, 'kıskananın'(:D:D:D:D:D) içten pazarlıklının önde gidenidir. Hayır benim anlamadığım ben değişmedim arkadaşım:D Demekki sen değişmişsin ki farklı geliyorum senin gözüne. Ben çevremdeki insanlara hala aynı görünen biriyim gayet.

Hayır bide çok gülüyorum. Böyle bişeyleri gözüme sokma çabası. Bak ahahaha biz neler yapıyoruz çok eğleniyoruz modunda. Kıskananlar çatlasın edası nedir yani? Geberdim kıskançlıktan vallahi ölüyorum şuan:D Nolur gelin kardeş olalım nolur muhabbet edelim. Neyse işte dediğim gibi ben önceden olsa böle yine koşardım milletin peşinden salak gibi 'Aaay sen bana küstünmü yea' diye ama. Aklım başıma geldi çok şükür. Ne koşucam lan yeter artık:D Kendiniz kaybedersiniz gençler bilmem anlatabildim mi. Bunca sene arkadaş diye yanımda gezdirdiğime yanarım

Herkesin lafına rağmen sizi(!) savunduğuma, 'aslında çok iyidir o ya' 'çok seviyorum ben onu' 'değer veriyorum' dediğime üzülüyorum gayet. Bazen çevreninde dedikleri önemliymiş ciddi anlamda. Bişey değil ben bu gördüğüm muameleyi ilkokuldaki arkadaş grubumda görmedim lan nedir bu anlamadım ki:D İki gün önce arkasından kaşar de. O şöyle yaptı böyle yaptı de. Sonra yüzüne kakara kikiri:D Ohhh kebap:D

Velasıl gençler umurumda değil artık hiç bişey. İster iyi olıyııım ister kötü. Ben 'başından beri' yanımda olanlara hala aynı görünüyorsam, değişmediysem problem sizde demektir. Yada fark etmez anasını satıyım. Kötüyüm lan ben. Valla bak. Sizi uyutttum haberiniz yok lan:D İçten pazarlıklıyım ben haa. Milletin arkasındanda konuşurum ben. Hep kötülerim milleti heeep. İki yüzlüyüm bide. İnsanları dışlamayada çalışırım. Çok severim tüm bunları. Onca sene uğraştım kötü biri gibi görünmeyeyim yanlış anlaşılmayayım diye. Bu saatten sonra isteyen istediğini anlasın valla:D Ben konuşsam şimdi açıklasam desemki; Lan ben kötü niyetle bişi sölemedim valla bi artniyetim yoktu desem ne değişcek? Veyahuuut desemki ulan sende zamanında ötmedinmi bunun arkasından ha? desem;) Hiçbişey değişmeyecek. O yüzden siz beni kötü bilin iyi bilin umurumda değil valla:D Şu saatten sonra yanımda olanlara bakaar ve geçerim. Ben çok çektim tribinizi, çok dolandım peşinizde. Ama yok artık öyle bi dünyaaa:D

Ha illlaaa ki bi ünlü düşünürden alıntı yapılacaksa şöyle birşey söleyebilirim;
"Dost kelimesini Pythagores bulmuştur. Kendisine dost nedir diye sorulduğunda 'öteki ben olandır' diye cevap vermiş"

Valla bi ara bana arkadaşım dostum diyodunuz. Mazallah ya öteki siz olaydım. Ucuz kurtulmuşum vesselam.

Anlayana sivrisinek saz. Anlamayana davul zurna az;)
*Yazarken g.tümle gülsemde, çok ciddi bi yazı şşş.*

27 Mayıs 2010 Perşembe

Herşey Tamamda o Power Ranger Nedir Manga?

Hayır o değilde bütün tv programları diziler yarışmalar hadi izleyiciyi göt edelim modunda mıdır nedir anlamadım ki. Bende Eurovision bi takıntıdır. Her oylamada *ulan seneye izlemicem ha* desemde her sene dayanamaz izlerim. İki senedir aynı şeyi yapıyorlar. Geçen sene Hadisenin arkasında çıkan o salak tipler batırmıştı olayı. Bu senede gördük arka planı. Manganın çıkmasına bi kaç saniye kala adamın anonsu duyunca felç geçirdim zaten * Sahnede mangaya bir robot eşlik edicek* Robotmu? Yanlışmı duydum lan filan oldum resmen. Dua ettim resmen Allahım nolur robot demiş olmasın diye.

Maalesef ki gördük robotu. Seneler sonra Power Ranger izler gibi hissettim kendimi. Eğer o robot kıyafetinin kafa kısmınıda powerangerı örnek alarak yapmadılarsa adım Damla değil ha. Bütün şarkı boyunca dedim ki nolursun çıkar o üstündekini altından bi kadın filan çıksın. Yırtarız en azından diyodum. Dediğimde oldu. Powerkarı çıktı. Daha doğrusu çıkamadı. Niye son 5 saniyede çıktı onuda anlamadım. Sökemedimi nedir üstündekileri. Eline alet edavatta vermişler aslında kıvılcım filan böyle ne biliyim garip atraksiyonlar. Bi arkadaşın dediği gibi sahnede bi mixerle şarap mantarı eksik. Az daha erken çıkaydında kurtaraydın bari be kadın.

Bide o elbisenin göğüs kısımları niye sivri arkadaş?